DÜNYA MİRASI OHRİ


Ohri Makedonya'nın gözbebeği olan şehridir. 42 bin kişilik nüfusu ile ülkenin sekizinci büyük kentidir. Yüce Balkan Dağları’nın çevrelediği Avrupa'nın en derin ve en eski gölünün kıyısında, doğası ile insanları büyüleyen bu şehir için sanat tarihçisi, Sir Herbert Reed Bizans ile Rönesans arasında "Avrupa sanatının bir köprüsü" demiştir. Arnavutluk sınırına yakın olan Ohri, Antik Liknidos kentinin üzerine kurulmuştur. Ohri bölgesi bilinen kısmıyla 6000 yıllık geçmişe sahip! Bu bölgede ilk Frigler'in yaşadığı bilinmekte. M.Ö. 4. yüzyılda ise Makedonya Kralı ikinci Philip'in hâkimiyeti altına girmiştir. 1395 tarihinde de Osmanlı egemenliği altına girmiştir. Bu dönem ticari olarak gelişmiştir. Özellikle 18. yüzyılda ticari anlamda yükselişe geçen şehir zenginleşmiştir. Roma İmparatoru Jüstinyen Ohri 10. yüzyılda Başpiskoposluğu kurarak Ohri'yi bir erken dönem din ve edebiyat merkezi haline getirmişti. 1767 yılına kadar da bağımsız başpiskoposluğunu sürdürdü. Uygarlıkların tarih boyunca gözünü diktiği bu kent, egemenlikler altındayken de birçok kez istilalara uğramıştır. Buna şaşırmamak gerek. Çünkü Ohri toprakları güzelliği ile birçok kralın rüyası haline gelmişti.

Kiril alfabesinin doğduğu yer olarak bilinen kent özellikle Slavlar için de oldukça önemli bir yere sahip. Tarihinde bölgenin en eski kabilesi olan İliryalılar'a da ev sahipliği yapmış. Antik dönemde Fenike Prensi Cadmus bu şehirde sürgün hayatı yaşamıştır. Ares ve Afrodit’in kızı Harmonia ile evlendikten sonra bu bölgeye Lychnidos kentini kurmuş ve şehre bugünkü adını yine buradaki Lucas Lychnitis gölünden esinlenerek vermiştir. Kent meydanında azizlerden Kril ve Methodios‘un heykelleri var. İnsanlar bu heykellerin altında milyonlarca kez fotoğraf çektirmiştir. Bu iki aziz günümüzde özellikle Doğu Avrupa’da ve

Türk Cumhuriyetlerinde kullanılan Kril alfabesinin mucitleri ve düzenleyicileri olup memleketleri Ohri'de ziyaret edilirler.
Günümüzde üzerinde yaşattığı medeniyetlerin izlerini koruyarak, güzelliğinden hiç bir şey kaybetmeden insanları büyülemeye devam ediyor. Ohri Gölü’nün rengi hiçbir göle benzemez ve üstelik günün her saati, havanın açık ya da bulutlu oluşundan kaynaklanan bir nedenden olsa gerek göl, mavi ve yeşilin en güzel tonları arasında sürekli renk değiştirir. Ohri şehri, Ohri Gölü’nün doğu ucunda yer alırken . Her iki şirin Makedonya kenti, Ohri Gölü’nün hemen kuzeyinde bulunan görkemli Galiçitsa dağının eteklerine kurulmuştur. Ohri Gölü’ne heybetli bir biçimde yukarıdan bakan Galiçitsa dağının toprakları yemyeşil bitki örtüsüne sahiptir. Osmanlı-Türk mimarisinin en güzel örneklerine sahip Ohri evlerinin çatıları ise tepeden tırnağa kırmızı kiremitlerle kaplıdır. O evlerden birinde misafirseniz çok şanslısınız. Çünkü gölün manzarası tam anlamıyla büyüleyici...
Bir zamanlar Makedonyanın kurucusu Çar Samoil, göl kıyısına yıldaki gün sayısı kadar kilise inşa ettirmiş. Fakat şu anda 40 tanesi mevcut. Yine de bir şehir için 40 kilise küçümsenecek bir rakam değil. Bu kiliselerden özellikle St. John Kaneo, St. Sophia ve St. Panteleimon isimli olanları tarihe ve güzelliğe kısa bir bakış için kesinlikle ziyaret etmelisiniz. Şehre Osmanlı döneminde de birçok camii ve medrese inşa edilmiş; günümüze 10 camii, bir adet tekke gelebilmiş. Zeynel Abedin Paşa CamiiAli Paşa Camii, Haci Hamza Camii,  Emin Mahmut Camii (sekizgen), Kuloğlu Cami, Mehmet Çelebi Cami,  Haydar Paşa (Selvili) Cami, Haci Turgut Cami, Keşanlı Cami, Kara Bey Cami hala ayakta... Pir Mehmet Hayati Halveti Tekkesi de varlığını sürdürüyor ve ziyaret ediliyor.
 
Tarihi, yüksek duvarlarıyla Samoil Hisarı da görülmesi gereken yerlerden bir tanesi. Ohri'nin kültürel mirasının çoğu, hisarın hemen altında yer alıyor. Antik amfi tiyatro her yıl düzenlenen ve tiyatro, müzik ve diğer etkinliklerin yer aldığı Ohri Yaz Festivali'ne ev sahipliği yapıyor. Yaz festivallerinde ziyaretçilerin sayısı iki katına çıkıyor. Sokaklar daha bir hareketli olurken, gölün kıyısında sıralanmış balkan müziklerinin çaldığı kafeler cıvıl cıvıl bir hal alıyor.
Ohri Yaz Festivali ve Ohri Koro Festivaline yetişirseniz, folklorik müzikleri, dansları, etnik müzisyenleriyle hayatınız boyunca unutamayacağınız renkli kareler bırakacaktır hafızanızda. Bu arada festival demişken, her yıl temmuz ayının ikinci yarısında Ohri Gölü yüzme festivali de izleyicilere açık olarak düzenleniyor. Tabi göle yaklaşmışken, St. Erazmo Bazilikası, Antik Tiyatrosu, Ayasofya ve Aziz Clement Kiliseleri,  St. Naum Manastırı, Slav Yazılı Kültür Müzesi, Plaosnik mutlaka görmelisiniz. İstanbul ve İzmir'den uçakla sadece 1 saat uzaklıkta olduğunu ve ülkenin vize istemediğini düşünürsek, sadece hafta sonu için bile buralara kaçabilirsiniz. Gölün kenarında kış manzarası da en az yaz ayları kadar mükemmel. Ohrid şehri Osmanlı döneminden kalma eserleri, kiliseleri, Safranbolu evlerini hatırlatan Ohri'ye özgü kentsel mimarisi ve tabii ki göl manzarasıyla, gelirinin büyük bir kısmını turizmden elde etmektedir. Ama bu fiyatlara çok ta yansımış görünmüyor. Çok sayıda restoran ve kafe sizi en uygun fiyatlarla uğurlamaya hazır.
Ohri sahilleri de, yazın mutlaka uğramanız gereken türden. Plajları ve kumu ile ünlü bu plajlarda Ohri'liler sabah saat 6 da göle girmek için yerini alır. Yerli halk buraya göl değil deniz diyor zaten. Hemen kıyıda lokantalar var. Kışın manzara için yazında gölgelenmek için lokantalar genelde dolu. Kıyıya yakın bir yerde müze haline getirilmiş Safranbolu evlerine benzer bir ev var. Çeşitli el işleri sergileniyor. Ama asıl sizi şaşırtacak olan evin altında ki koridorlardan arabaların geçiyor olması.
 
Müzeye dönüştürülmüş ve gezilmesi gereken bir tarihi eserde Robev Konağı. Belki de en ünlü eserlerden biri, 19. yüzyıl Makedon mimarisinin en iyi örneğini teşkil eden üç katlı konak, günümüzde konak Makedon eserlerinin sergilendiği bir müze olarak hizmet veriyor.
Gidip gezmeden dönmeyeceğiniz bir yapı da Aya Sofya Kilisesi. Günümüzde Ohri Yaz Festivalinde dinletilere de ev sahipliği yapan kilise çok eski bir tarihe sahip. Zaten bu küçücük Ohri yukarıda da değindiğimiz gibi piskoposluk merkezlerinden biriydi. 11. yüzyılda dördüncü defa inşa edilen yapı çok katlı. Arka kısmındaki sütun başlıkları zamanın etkisiyle parçalanmaya, kırılmaya başlamış olsa da sağlam görünüyor. Giriş ücretli! Osmanlılar Ohri şehrine ilk girdiklerinde, burayı cami olarak kullanmış ve freskleri boya ile kapatmıştır. Bu da fresklerin bir şekilde korunmasını sağlamış. Cami dönemini hatırlatan tek unsur minbermiş. Tabi o dönemde Osmanlılar kiliseye bir de minare eklemişlerdi. İçerisindeki freskler ile ünlü ama fotoğraf çekimine izin yok. Bu freskler arasında, en ünlü fresk, Hıristiyanlığı reddetmediklerinden dolayı, Romalılar tarafından donarak ölmelerine sebep olunan kırk şehitler freski.
Ayasofya Kilisesi’nin biraz ilerisinde Sv Kaneo Kilisesi’ni göreceksiniz. Her ne kadar bazı kaynaklar bu kilise için bir Ermeni etkisinden bahsetse de mimari olarak antik, küçük, sevimli bir kilise. 13. yy mimarisi, muhtemelen 1280 gibi bir tarih verilmekte. 17.yüzyıldan sonra uzun süre kullanılmamış. Oscar alan “Yağmurdan önce” adlı film bu kilisede ve civarında çekilmiş. İnsanlar burada evlenebilmek için dünyanın çeşitli yerlerinden geliyorlarmış.
Ohri'de kutlanan günlerden biri de “Aziz Klement Günü”  Makedonya’nın en önemli günlerinden biridir. Kril alfabesini burada yayan Aziz Klement‘i anmak için kutlanan bir günde kiliselerde komünyon ekmekleri dağıtılıyor ve yeniyor.
Ohri Kalesi köklü bir geçmişe sahip ve uygun bir fiyat ile gezilebiliyor. Muhteşem bir manzaraya sahip... İlerideki dağlar ise gerçekten görülmeye değer. Anfi tiyatroda görüş açınızda olacak. Turistlerin çoğu, lezzetli alabalığıyla ünlü Ohri Gölü'nün üzerinde feribot gezintisine çıkarlar. Suda tatlı su incisi arayanlar da olmuyor değil. Bu arada Ohri incisi ile meşhur. Hediye almak isterseniz, inci küpe ve inci kolye tercihiniz olabilir. Çünkü gerçekliğinden şüpheye düşmenize imkân yok. Ohri'de gece hayatı da oldukça hareketli. İnsan akşama kentteki kafelerde veya Eski Pazar yolunda başlayıp geceyi çeşitli kulüp ve diskoteklerin herhangi birinde bitirebilir.
Bölgede ılıman iklim hüküm sürüyor. Kıta iklimine göre hava sıcaklığı 25-30 derece arası. Üsküp'ten ve diğer Balkan başkentlerinden, Ohri'nin St. Paul havalimanına günlük seferler var. Türkiye'den de uçakla ulaşım oldukça kolay. Konaklama belki diğer Makedonya şehirlerine göre daha pahalı olabilir ama Türkiye'ye göre oldukça ucuz. Küçük bir tatil için dahi olsa Ohri gitmeye değecek bir şehir. Ancak zaman ayırıp yaz aylarında hem gölün tadını çıkartmak hem de gezecek onca tarihi mimariyi ihmal etmeyecek şekilde bir süre ayırmanızı tavsiye ediyoruz. Tabi Makedonya'nın Ohri ile gurur duyduğu konulardan biride şudur; UNESCO 1979 yılında Ohri Gölü'nü, bir sene sonra da Ohri kentini UNESCO Dünya Mirasları listesine eklemiştir.
            Bu şiir gibi şehirde üniversite okumak çok özel ve ayrıcalıklıdır. EuroStar Yurtdışı Eğitim Merkezi sizlere parlak bir geleceğin kapılarını açabilmek için altın bir anahtar sunmaktadır. EuroStar kendisini öğrencilerine ve onların geleceğine adamış ilgili ve güler yüzlü çalışan kadrosuyla en iyi hizmeti vermektedir. Siz de bu ayrıcalıklardan yararlanmak istiyorsanız EuroStar'ın internet sitesindeki telefon numaralarıyla ulaşabilirsiniz.