Sırbistan, Kosova, Arnavutluk, Yunanistan ve Bulgaristan ile çevrelenmiş olan ve 1991 yılında Yugoslavya’dan bağımsızlığı ilan eden şirin Balkan ülkesi Makedonya, görülmeye ve yaşanmaya değer ülkelerden biri. Ülkeyi güzelliği ile etkisi altına gelen ve tam ortadan ikiye bölen Vardar Nehri’ne 16 dağ ve çok sayıda göl de eşlik ediyor.
Doğal güzellikler yönünden son derece zenin bir ülke olan Makedonya’nın kentlerinin tamamı bu güzelliklerden nasibini fazlasıyla almış durumda. Hangi kente adım atsanız seyrine doyum olmayan bir doğal varlık sizi alıp çok uzaklara götürüyor.
Ülkenin en büyük kenti 500 binlik nüfusu ile başkent Üsküp’tür. Vardar Nehri’nin iki yakasına yayılarak ülkenin en güzel bölgesi üzerinde kurulan ve tarihi ile de göz dolduran Üsküp, her yıl onlarca turisti ağırlıyor. Güzelliklerini görmeye gelen turistlere bonkörce sergileyen kent, aynı zamanda hayatın en hızlı aktığı ve ülkeyi ayağa kaldıran tüm sektörlerin nabzını tutan bir kent konumunda. Yani Üsküp sadece resmi belgelerde değil yaşamsal anlamda da ülkenin başkenti! Bu kentin en mühim tarihi eseri Osmanlı’ların yaptığı ünlü Taş Köprü’dür.
Üsküp Havalimanı’nın bu kentte bulunması ve birçok uluslar arası uçuşların bu merkezden yapılması kenti çok daha dinamik ve canlı kılıyor. Yerli ve yabancı turistler kentte mutlaka birkaç gün geçirmek istiyor.
Vardar Nehri’nin heybetli manzarası eşliğinde şehir turu yapan ve Makedon yemekleri ile kendilerine bir ziyafet çeken turistler bu kente doymadan güzergâhlarına devam etmiyor. Üsküp’ün bir diğer özelliği de Yunanistan, Kosova ve Sırbistan’ı birbirine bağlayan otoyolun bu kenette kesişmesidir. Yani karayolu ile seyahat edenler de Üsküp’ün güzelliklerinden ve enerjisinden nasibini fazlasıyla alıyor. Üstelik bu durum üç ülkenin vatandaşları için de geçerli.
Farklı ırkların uyum ve dostane ilişkiler içerisinde nasıl yaşayabildiğini görmek isterseniz yönünüzü Üsküp’ü çevirmeniz kâfi. Tıpkı Makedonya gibi Üsküp de tam bir kozmopolit kent örneği sergiliyor. Nüfusun 300 binden fazlası Makedonlardan oluşuyor. Ancak geri kalanı farklı etnik kökenlere sahip olan vatandaşlardır. 100 binden fazla Arnavut, 23 binden fazla Roman, 14 binden fazla Sırp, 8 binden fazla Türk ve 7 binden fazla Boşnak yaşamlarını sürdürmek için Üsküp’ü seçmiş durumda.
Manisa ile kardeş kent anlaşması bulunan bu şehir, Ünlü şair ve yazar Yahya Kemal Beyatlı’yı, Nobel barış ödülü sahibi olan Rahibe Teresa’yı ve Türk sinema oyuncusu Filiz Ahmet’i yetiştirmiş bir kenttir. Bu isimler Üsküplüdür. Bu kente giderseniz tarihi mekânları mutlaka ziyaret edin. Osmanlı kültürünün izlerini zamana ve meydana gelen şiddetli depremlere yenik düşmemiş olan pek çok tarihi yapıda göreceksiniz. Ancak en çok ilginizi çekecek olan kuşkusuz; yeraltı treni istasyonunun üzerine inşa edilen tren istasyonudur. Şayet şanslı gününüzde iseniz iki treni üst üste seyir halindeyken görebilirsiniz. Ülkenin ikinci büyük şehri olan Manastır da en az başkent kadar hareketli ve enerjik bir şehir. Bunda en büyük üniversite öğrencilerine ait… Kentteki öğrenciler enerjileri, neşeleri ve yaşam sevinçleri ile bu kenti olduğundan çok daha hareketli bir günlük hayata sürüklüyor.
Halkın bundan şikâyetçi olduğu pek söylenemez. Öğrenciler ülkenin tüm kentlerinde olduğu gibi bu kentte de çok seviliyor. Makedonya’da üniversite okumak çok keyiflidir. Aynı zamanda üniversite okumak sınavsız giriş ile çok uygun fiyatlarla öğrencilere sunulmaktadır. EuroStar Yurtdışı Eğitim Merkezi yurtdışı eğitim ile ilgili gereken tüm işlemlerde öğrencilerin yanında olmaktadır. Aynı zamanda öğrencilerin kariyer planlamalarına da ışık tutmaktadır. EuroStar'a internet sitesindeki telefon numaralarıyla ulaşabilirsiniz. Manastır’a kara yolu ile gitmeyi yeğlerseniz tabelalarda Bitola yazısını gördüğünüzde sakın yanlış yola saptığınızı zannedip istikametinizi değiştirmeyin. Çünkü kentin Makedoncadaki adı Bitola’dır.
Manastır da ülkenin nehirlerinden payını alan kentlerden biri. Dragor Nehri Manastır’ın kenarından yaz kış usulca akmaya devam eder. Bu nehrin kıyısında gezinti yapmak kentlilerin olmazsa olmazları arasındadır. Özellikle kış mevsiminde yağan kar kenti kartpostallardan çıkmışçasına muazzam bir görüntüye bürür. Balkanlar ile Orta Avrupa’nın geçişine izin veren bir noktada konumlanmış olan bu kent aynı zamanda ülkenin hem sanayi hem de ticaretin nabzının attığı şehirdir. Pelagonya tarım bölgesi başta olmak üzere ülkenin dev firmaları bu kentte faaliyet gösterir. 10’dan fazla ülkenin elçilik binaları da Manastır’dadır. Ülkenin Tera, Orbis ve Medi adlı televizyon kuruluşlarının da bu kentten yayın yapması medyanın da kent ile çok alakadar olmasını beraberinde getiriyor.
Makedonya’nın büyük şehirlerinden biri de 71 bin vatandaşın yaşadığı Kumanova’dır. Kente bu adı veren 11. Asırda bu bölgede kurulmuş olan Türk kavmi Kumanlardır.
Üsküp Havaalanına çok yakın olması, bu alanı turistler için bir cazibe merkezine dönüştürmekte yeterli oluyor. Kısıtlı bir zaman diliminde ülkeye gelen turistler dahi birkaç saat ayırıp mutlaka Kumanova’yı ziyaret ediyor. Ayrıca kentte bulunan ve yaklaşık 4 bin yıl öncesinden kalan antik şehir turistlerden büyük ilgi görüyor. Bu şehri yılın tüm aylarında hareketli ve dinamik görebilirsiniz. Özellikle baharın gelmesiyle birlikte düzenlenen folklor festivali renkli görüntülere sahne oluyor.
Ülkenin kültürünün tüm parçalarını bir mozaik şeklinde görebileceğiniz bu festivale komşu ülkelerin ilgisi de bir hayli yoğun. Buna ek olarak komedi günleri festivali de düzenleniyor. Mizahın şahlandığı bu festivale ilgi azımsanmayacak kadar fazla. Kent meydanından kahkahaların yükseldiği festival minik Makedonların en büyük eğlence kaynağı…
68 binlik nüfusu ile Pirlepe de ülkenin lokomotif kentlerinden biridir. Roma İmparatorluğu döneminde antik bir kentin kalıntıları üzerine kurulmuş olan Pirlepe 268 yılında Gotlar tarafından yerle bir edilse de küllerinden yeniden doğmayı başaran bir azim örneğidir. Ülkedeki kozmopolit atmosferi bu kentte de örmek mümkün. Ancak Sırplar yaşam için bu şehri tercih etmiyor. Nüfus Makedonlar, Türkler ve Romanlardan oluşuyor.
Çok sağlıklı bir karayolu ile demiryolu ağı içerisinde bulunan ve ülkenin kentleri arsında bağlantıyı sağlayan bir güzergâha sahip olan Gostivar da büyük kentlerden biri.
Ülke ile bütünleşmiş olan Vardar Nehri bu kentin sınırları içerisinden doğuyor. Makedonya’da turistleri en çok ülkeye çeken değerler bu kentte bulunuyor. Özellikle kayak ve sporlarının yapıldığı Mavrova Milli Parkı, kentin kış mevsiminde en hareketli olan bölgesi. Dünyanın çeşitli ülkelerinden çok sayıda kişi karın kente düşmeye başlamasıyla birlikte soluğu bu Milli park’ta alıyor. Elbette fiyatların gayet düşük olması da bu ilgide belirleyici oluyor.
Gostivar’a giderseniz Şar ve Galiçnik olarak anılan peynirlerinin tadına mutlaka bakın. İlk etapta peynir olduğunu dahi anlayamayabilirsiniz. Lezzetiyle ün salmış olan bu peynirler ülkenin kültürünün bir parçası haline gelmiş durumda. Ayrıca Kaymaçina tatlısı da kentin adının sıklıkla duyulmasına sebebiyet veriyor.
Ohri Gölü’nün kenarında konumlanmış olan Ohri kenti de ülkenin üzerinde durduğu ve geliştirmeye çalıştığı şehirlerden biridir. Bu şehrin diğerlerinden farkı ülkenin hem ekonomik hem kültürel hem de dini açıdan bir merkezi olmasıdır. Orta Çağ’dan beri dimdik ayakta kalan hisarları, çok sayıdaki yeni ve eski kiliseleri, manastırı, camileri ve elbette muhteşem gölü ile kent, turistlerin ilgisini fazlasıyla çekiyor. Bu kentte hem tarihi yaşayabiliyor, hem doğal güzelliklerin tadını çıkarabiliyor hem de modern bir yaşam sürebiliyorsunuz. 1979 yılında Ohri Gölü’nün UNESCO tarafından koruma altına alındığını, bundan sadece bir yıl sonra Ohri kentinin de UNESCO Dünya mirasları listesine girdiğini hatırlatalım. Mimari açıdan görenleri büyüleyen minik ve şirin evleri turistlerin fotoğraflarında sıklıkla arka plan oluyor. Kiril alfabesinin oluşturulduğu kent olan Ohri’yi siz de mutlaka örülmesi gereken kentler listenize ekleyin.
Makedonya’nın coğrafi olarak tam ortasında bulunan Köprülü kenti ise ülkenin ticaret şehri olarak biliniyor. Tüm ticari faaliyetlerin bu kent sınırları içerisinde şekillendiğini ve büyük firmaların yakın markajında olduğunu söyleyebiliriz. Bunda en büyük etmen, son derece bereketli olan Vardar Ovası’nın kente yakın olmasıdır. Bu bölgede yetişen tarımsal ürünler iç ve dış pazara Köprülü’den dağılıyor. Bu da kentin ticari açıdan atar damarı konumunda yer almasını sağlıyor.
Makedonya’nın her açıdan minyatür halini örmek isterseniz İştip’e bakmanız yeterli olacaktır. Adeta ülkenin küçük bir versiyonu olan bu kentin ortasından Otinya Nehri akıyor. Çeşitli etnik kökenlerden oluşan bir nüfusu mevcut… Ülkede az sayıda bulunan Ulahlar da yaşam için İştip’i seçiyor. Moda Makedonya’ya bu kentten dağılıyor diyebiliriz. Çünkü tekstil sektörü kent içerisinde faaliyet gösteriyor. Yılın modasını ilk yakalayan İştip’li bayanlar oluyor..
Hatta bu kentin ülkenin sanayisinin en canlı olduğu bölgedir. Kentliler bu nedenle işsizlik problemi yaşamıyor. Çünkü çok sayıda tekstil atölyesi, fabrikası ve moda evleri haftanın her günü aktif bir çalışma temposu ile faaliyet gösteriyor. Balkanlar dendiğinde ilk akla gelen ülkelerden biri olan Makedonya hızla büyümeye ve gelişmeye devam ediyor. Az sayıdaki kentleri de ülkenin gelişim grafiğine olumlu etkilerde bulunmaya devam ediyor.